31 Mart 2009 Salı

Love is Cake

Kek yapımının en haz veren kısmı sanılanın aksine piştikten sonra çay ile afiyetle yemek değildir.Doğru malzemelerin biraraya getirilmesinden ziyade uygun bir ruh hali seçilmeli (en uygunu öforik olandır aykırı bir durum sözkonusu ise bkz:biber dolması tarifi) bu ahval ve şerait içinde kek hamuru çırpılıp -ki bu süre mümkün olduğunca uzatılmalıdır-ısıtılmış fırına atılmalıdır(derecesi şehvet durumuna göre değişir).
Malzemelerin seçimi kişinin hayattan aldığı tatlara göre değişip en baştan çıkarıcısı tarçındır.Örneğin abartılı şaşaalı yaşamayı sevenler yumurta sayısını arttırıp kabartma tozunu eksik etmemelidir.Zaten malzemeler öyle ya da böyle birbiriyle ahenk içinde olduktan sonra kokusu ve görünümünden çok verdiği tat esastır.Fırından gelip beyine açlık sinyalleri veren kokuların sarıp sarmaladığı safhada işte tam da bu sırada en umulmadık kısım en zevklisidir.Kekin pişmemiş çırpıcıda kalan hamurunu afiyetle (tüm parmaklar kullanılıp ) silip süpürmektir.

Günleri Saymak


Hep bir sonraki adımı düşünerek hareket etme stratejisi hayatımı sıkıcı kılmaya başladı.Oysa benim kozmik yapıma aykırı plan yapmak,organize olmak.Herşeyi kapıp koyvermiş alçalan yükselen yay da der ki:Kollektif hayata yeniden doğan birey artık, Yay burcunun sembolize ettiği dini ve toplumsal kurallara, yasaya, hukuk kavramlarına uymak durumundadır.Koyun gibi kabullenmeli yani başına gelenleri.Tesadüfçü deil kaderci olmalı.Yaşanacak günleri bekledikten sonra ne diye yaşayayım kukla mıyım o halde,piyonmuyum?Yazılan çizilene yönelik figüran görevini yerine getirmekmidir duruşumun nedeni?
Sorma,sorgulama,duyma,görme...Çünkü konuşulmayanı sorarsan aklını yitirmekle suçlanırsın ki bu ithaf akıllı geçinmekten hayli iyidir.

24 Mart 2009 Salı

SEYRÜSEFER

Üç gün sonra baba evinde kavuşmak üzere anneye çalgılı çengili bi veda yaptık.mor çatıdan ayrılışını kutlamak üzere moral gecesi..ben gitar soloda,kuntakintem mor kemanı ile,çengi olarak da masa örtüsünden bozma wilma moloztaş kostümü ile anne.öncesinde annemin pür dikkat benim ise pür neşe hafi'nin şifreli kahve falı yayınını vardı.kamuflaj ve üfürme konusunda çok başarılı bi faldı nihayetinde.kuntakinte bugün öğrendiklerinden yola çıkarak emlakçılık oyununa bir yenisini ekleyerek falcılığı da kaptı. Paşa babamın sevgili zevcesini katakulliye getirip planlanandan önce gitmesini sağlaması takdire şayan olup,valide sultanın gözlerindeki neşenin kaynağı kuntakintenin türlü şebeklikleri dışında başka bir hinlik hissiyatı uyandırdı(?)Ne demiş Charles Wright amca : 'Dio ed io'. Anneyi varış noktasına bırakıp rutin tembihlerden sonra dönüş yolunda,24 gün önce (yanlış hatırlamıyorsam)10 bin feet te cama yapışmış,ufuk çizgisindeki büyüleyici görüntüyü izlerkenki aynı zafer kazanmış hisler uyandı içimde.bu hislerin tam karşılığı yanılmıyorsam 'kendi ayakları üzerinde durmak' olmalı. Burnumda tüten gevrek bir 'yoksunluk sendromu' dışında mükemmele yakın ilerleyen günlerimi heran alabora olma ihtimaline karşı tedirginlik hali üstümdeyken Skeleton Coast a doğru bir rüyaya dalmak üzere gidiyorum şimdilik...

22 Mart 2009 Pazar

yine yaptın yapacağını...


Kim neyi ne yaptıya gelince..Hayat diyorum,hep derler ya tesadüflerle dolu die.Tesadüfün iyisi kötüsü olur mu bilinmez ancak garip-tuhaf olduğu kesin.Ben demiştim,biliyordum yüzümdeki gülümsemeyi donduracak bi hamle geleceğini o nedenle çok sersemlemedim.Aptal aptal sırıttım bir süre daha.Ya yaşadığım keyifli anların,kokuların,seslerin etkisiyle banamısın demedi ya da cidden içimde bir taş lök gibi oturmuş.(üşenmedim baktım lök erkek deve demekmiş)ne güzel kaçıyordum dört nala,farkında olmadan arkama baktım ve bingo!
P.S.Çığlık atmak istiyorum ÇIĞLIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIK!!!

20 Mart 2009 Cuma

günlerden bir gün karakışın sonuna doğru,
gün güneşliydi, o gün kendimi azad etmistim.
rüzgar beni bir sahile götürdü.

bir yer bulup oturmustum,
bir türkü tutturmustum.
kafam çok karısık aynı dertten muzdariptim,
vakit
harcamamalıydım, para bulmam lazımdı,
böyle bir durumda asıl orada
nasıl olduğuma sasıyordum ben,
bir yer bulup oturmustu
m,
bir türkü tutturmustum.
günes bana gülümsüyordu,
içimi ısıtıyordu.
sen dikildin karsıma.
günesimden kaç, günesimden kaç,
günesimden kaç, günesimden kaç.
balıkçılar geri dönmüslerdi bombos,
kediler ve yaslılar her zaman onları beklerdi,
herseyi hitit aslanı gibi izliyordu karabas,
herkes çalısıyordu, yosun kokusu duydum,
bir yer bulup oturmustum
bir türkü tutturmustum.
deniz ısıldıyor, göz kamastırıyordu,
sesler ve sekiller giderek belirsizlesiyordu.
bildiklerim bilemediklerimden azdı.
kainatta bir yerdeydim,

bir türkü söylemekteydim.
günes bana gülümsüyordu,
içimi ısıtıyordu.
sen dikildin karsıma.
günesimden kaç, günesimden kaç,
günes
imden kaç, günesimden kaç...

19 Mart 2009 Perşembe

Denemeden Yanılmak


Birtakım şeylerin netleşmesi için zamana mı bırakmak gerek yoksa dile gelmek mi?Kabul ediyorum sabırsız,patavatsız,meraklı iflah olmaz bir yay'ım.Bazen tahammül edemiyorum öngördüklerimi yaşamadan ikna olamayışıma.Sonuç olarak karar verdim dile geliyor ve çözüyorum bu olayı uzatmadan.Hayat kısa napiim ama...(kahrolsun e2,ciddiye almadığım şeyleri bile kafama takmamı sağlıyor!)

15 Mart 2009 Pazar

Kısa Metraj







Puslu bir araba camından başlıyor filmin ilk karesi.Ahmakıslatanın altında bekleyen kızı görüyor camın arkasındaki gözler.Kızın i-pod unda 'Nirvana-About a girl' var.bir altyazı geçiyor alakasız 'başlangıçlar zordur'.önceden kurgulanmış herşey son buluyor.spontan gitsin diye bir süre suskun kalınıyor.bir sonraki kare radyoda çalan 'underneat it all' ile devam ediyor.kız bakıyor birdaha bakıyor küçük buruna.kafasındaki silüete uydurmaya çalışıyor gördüğü yüzü ve gülünce anlıyor evet bu o..şarkıya eşlik ediyor 'you see the colors in me like no one else'.
Film şeritleri sürüyor ancak sanki konsept değişmiş müzik hızlanmış.teen flick havası var ortamda.hızla ilerleyen şeritler,nerden geldiği belli olmayan (!) bir romantizm kokusu.varış noktasına gelindiğinde manzara The Smashing Pumpkins 'tonight tonight' klibini çağrıştırıyor.çift zeplinden atlarken tam zamanında açılan şemsiyeleri sayesinde yumuşak bir iniş yapıp etrafı süzerken etrafta bokkafalı adam,şaraba yardım teyze ve ansefalik beliriyor.şemsiyeleri ile herbirinin kafasına vurunca duman olup kayboluyorlar.alkollü bir içki reklamı olmalı mesaj vererek araya giren : 'hızlı yaşa genç öl'. Devam ederken yine değişiyor görüntü rüyada gibi.Bu kez devler ülkesine gidilecek.merak içinde ikili,uyum üzerine.hızla gidilen yolda bir afiş göze çarpıyor,bugün bayram olmalı.ikisininde kafasında aynı konuşma balonu 'deliye hergün bayram'...sıradan bir girişe sahip mekan aslında eşgalinden daha özel.karikatür yamalı duvarları ve çizgi film arka fonu ile.fındık aroması iç ısıtıp kıvama getirdiğinde artık yer ve özneler bütünleşti.kendi tarzını oluşturmuş yanlız dans eden genç ilham veriyordu etrafına.müziğin temposu arttıkça aradaki mesafe de giderek azalıyor.dansın müzikten bağımsız bir ritüeli oluşuyor bir süre sonra.mekan içine alıp silikleştirmeden karakterleri,hızla uzaklaşılıyor gelindiği gibi. Bu kez özne kişiler değil daha çok mekan oluyor.kendilerini bırakıp çevreyi izliyorlar.camın önündeki saksı çiçekleri geceye tezat geliyor,güldürüyor.tercihlerini aynı yönde kullanmış bir masa var tam karşıda.garip bir havaları var kendilerine özgü.dikkat topluyor,ilham veriyor.arkası dönük garsonun tshirtünün sırtında 'aynı kadehten içmek' yazıyor (?). ''I believe I'm worth coming home to '' derken Tori Amos her kuytu köşenin kıymeti bilinip artık dönüş yoluna gelinmişti.şeritler yine yazılıp yazılıp silinirken bu kez çok farklıydı şartlar ve bütün cevaplar açık uçluydu.yolda uykuya esir düşmemek için bazı hilelere başvurma gereği hissettiler. Varış noktasında artık hangi şarkının çalacağını ikisi de çok iyi biliyor,ışıklar azalırken gün yükseliyordu.pis odoefedrin amaç olmayan sonuçlarına ihanet ediyor.jenerik müziği 'Here comes the cold again,I feel it closing in' diyen Garbage dan 'rövanş yakındır' yazıyor finalde...