30 Mayıs 2009 Cumartesi

İTHAF


Eğer bir masal perisi,girerse rüyalarına,öldü dersin...
Diye süren bir şarkıda katılırcasına ağlayıp kendime ithaf edeli tam 5 yıl olmuş.Oldum olası sevmem depresyon hallerini.Hem arabesk hem itici bulurum.En kallavi olanlarını da kazındığı yerden çıkarıp hatırlarken yine dalga geçerim kendimle.Yine öyle oldu.Biraz alaycı-belki de buruk-çarpık bir gülümsemeyle karşıladım hatırladıklarımı.
Sanılanın ya da olması gerekenin aksine o yaştaki deli çağların gereği fırtınalı bir aşka müteakip dökülen gözyaşları değildi.Farkındalık yakmıştı canımı daha çok.Zamana dur diyemeyişime öfke ve arkamda bıraktıklarıma vicdani sorumluluğumu yerine getirememenin yükü ile karışık bir burukluğun hakimiyetiyle bilmem kaçıncı kez toplanıp göç ederken taşmıştım.
Şarkı ise tamamen tesadüfi oldu.
İskelede gelecek feribotu beklerken,uzaktan açıkhavadaki Leman Sam'ın bu şarkıyı söylüyor olması tetikledi depresif ruh halimi.Dinlerken yine annemin bebeği olmayı istedim burnumun direği sızlayıp boğazıma bir düğüm oturmadan önce.Ve kendimce miat saydım bir dönemin bitişini.
Bir zamanlar çok isterken büyümüştüm malesef...

27 Mayıs 2009 Çarşamba

...BIKMA YAZMAKTAN



Nereye gitsem yanımda götürüyorum çilelerimi
valizimde taşıyorum keşkelerimi bilelerimi
havalanmıyor,oyalanmıyor ruhum ne çare
üstüne hasretle dolduruyorum filelerimi
neresinden başlasam eskisi gibi kolay olmuyor
kelimelere itimadım kalmadı işim çok zor
iri yarı,kötü kalpli,boyalı geçkin kadınlar gibi
dil,çöplerini naylon torbalarında saklıyor
tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş aslında
acının yüzölçümü yeryüzünden çokmuş aslında
soranlara "eh işte idare ediyor" dersin

iyi niyetli değilseler üstü kapalı geçersin

dilersen ara beni ya da yaz bana arada
bir iki satır
ya da yazma ne bileyim hani tutarsa tersin.



SEZEN...

24 Mayıs 2009 Pazar

SABIR



Kendimden bezmişlik var bugün gündemde

Omuzlarımda çökmüşlük

Çok bilmişlere haddini aşmışlık var

Aşılmaz biyerde

Dörtnala koşmuşluk

Kabullenmek zarar,isyan kar

Planlı kuşkular serde

Elaleme haksızlık

Umruma içerleyenlere dimağım dar.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

KAÇ

Platonik yaşamanın ödülü özgürlük

Kimse söylemedi mi

Yaşatmadı mı kendi ağırlığında hafiflemeyi

Sevgin değer mi esaretime

Kurgularımı siler mi

Bildin mi şimdi korkularımı

Fevri susuşlarımı

İzbe yanlızlığıma

Aleni kaçışlarımı

Ve sevginin güvenli kolları yerine

Tutkunun yakınında dolaştığımı

19 Mayıs 2009 Salı

KAL


Aklımın dikişleri tutmadı

Kaynamadı zihnimin yarışları

Sızıntı nüks ederken tepelerimden

Afiyetime şer verdim şifa niyetine

Şairin tanıdık ruh haline acıdım

Kendimden bilerek

Yeni değil oyunum

Kelimemin kemiği dilimin hecesi yoktu ezelden

Çalma engelimi

Sus,kal,esirge

Emir büyük yerden

DERİN


Küllerimden doğup
Yeniden yaşarmışım
Senlileri içime atıp
Boyarmışım
Siyahlar griye
Kırmızı pembeye dönerken
Tehlike çanlarına susarmışım
Bulduklarımı çıkınlayıp
En kuytularıma ispiyonlarmışım
Bulunmazları bulsa da meraklı bakışlar
Sırrını çözemez karanlık aynamın
Dolambaçlarımda dolaşırken
Görünen köyün kılavuz ettiği
Kendime hayran kalışım

BÜYÜ


Şiirim susmuyor bugün
Dizelerime dost hücrelerime yabani mi
Geniz yakan arkadaşın
Feri çöktükçe içime
Buhar olup uçuyor ilhamım
Sığlarımı gördün
Tercihimi seçtin
Derinlerimde yüzemezsin benim
Elimdekini bırakmadan

TAKİP

Önce izlemeyi seçtin

Şimdi de takip etmeyi

Sahne de benim koşmak da

Bilmek ötelerde artık sorgulamaktan

Şifreler çözülürse büyü bozulur ya hani

Kafiyeme külfet senin neyine

ESRAR

Varmış gibi yapıp yokum bundan sonra
dolaylarında

Hadi yarıştır nefesini,zihnini karıştır

Şiir gibi yapıp şarkı gibi söyledim hikayeni

Meşguliyetimi harca bir süre daha

Kıymete bin,tekrar okuma

Bulabilirmisin yorsam içindeki ironiyi

Gizemini koru

Demlenmem zaman alır



YOL



Gör ama görünme.

Tanrı da öyle yapardı.

Döne döne iç et aşılmaz yolları.

Girdabında sil herşeyi.

Zaman mefhumunu yok et.

Karda yürü.

İzleri hiç.

Ulaştığında ulaşılmaza,

Kendinden geç.

Başkasına varamadan

Dönme geri.

Sonrası senin için güç.

Benim için,

Oldum olası sergüzeşt.

12 Mayıs 2009 Salı

TERAPİ


Fikir uçuşmaları,gelgitler,gün içinde birden fazla ayakların yerden kesilmesi,an'dan uzaklaşıp gidip dönememeler,dönüşlerde virajı kestiremeyip hızla gerçekle çarpışma daha neler neler.Sen şimdi beni dinlerken kafan çok karışmasın diye ben gazete-dergi okurken yaptığım gibi sondan başliim anlatmaya.Yüzündeki abuk ifadeye bakılırsa vaz mı geçmeliyim;grup terapisine katılıp hep yaptığım gibi arada kaynamalımıyım?Ya da sen en iyisi bırak beni bendeki halime,içimden ikiye bölünüp birbirime yardım edebilirim belki.Bir de böylesini deneyip idare edeyim bir süre kimse tuhaflımı yeğlememişken.Kimse kimin umrundaysa memnunum halimden.Kendime bir yol tutturmuş giderken bir de senin gözünden bak nerede olduğuma.Yok yok ilgilenmiyorum ne düşündüğünle.Kınama,ayıplama,yadırgama vardır senin yolunda.Hiç çekemem yargısız infazları,kalıp değer yargıları.Kapıyı kapatmıyorum çıkarken arkamdan da bakmana izin veriyorum giderken...

7 Mayıs 2009 Perşembe

KAYGUSUZ ABDAL


Bugün okuduğum bu yazı,içime doldurulmaya çalışılan kötülüklere rağmen hayat felsefemin doğruluğunu bir nebze olsun ıspatlar nitelikte.Bir süredir maruz kaldığım telefon görüşmeleri sonucunda empoze etmeye çalışılanın özeti insanlara hiçbirzaman güvenme,etrafına ulaşılmaz duvarlar ör,kullandırma kullan vs.NEDEN?Yıkılmaz duvarlar sadece dışarıdan gelen kötülüklere karşı koruyabilir.Ya içten içe kemiren dürtüler.Bunlar da asgari dışarıdan olası tehlikeler kadar çürütür bedeni.Oysa en güvenilmez durumlarda bile oyuna getirilme ihtimali vardır.


Bir insanın başka bir insana yapabileceği en kötü şey ne olabilir onu tanımadan zanlı koltuğuna oturtabilecek?Toplu katliamlardan,kitlesel kırımlardan ya da ideolojik yıkımlardan bahsetmiyorum.İkili ilişkilerden...Tanımadan itibaren oluşan çizgiyi sıfır kabul edersek,zanlıyı eksilerden başlatıp her yaptığı iyiliğe karşılık terfi ettirmek gözümüzde çıkarcılık değil mi o halde?


Hadi boşverdim zanlının konumunu,dönelim kendi durumumuza.İyilik oyunu,polyannacılık değil gerçek anlamda şeffaf bir bakış açısı,şüphelerden uzak,olanın göründüğü gibi oluşunu kabullenerek değerlendirmek işin özü.


Ata kişilerin de sözleri hep genel geçer yönde 'iyilikten maraz doğar'.Bu durumun pratiğini çok defa yaşadım ve sonuca bakacak olursak olan yine herzaman maraz marazlıya döner.Bu da benim nesl-i devir sözüm olsun.


Tam coşmuş taşarken Hasta siempre nin çalması tesadüf mü , azmettirici mi?

6 Mayıs 2009 Çarşamba

HIDIR DEDE



Pembeler kırmızılar ve 9/8 nağmeler eşliğinde senin için oynadık hıdır dede.Bu sene de bir umut bizim canhıraş halimizi gör de yüzümüze gül diye.
Bu insanlar niye oynuyor diyenlere herkesin kendince bir mazereti olabilir belki,ancak en geçerli ve kitlesel olanı baharın gelişidir muhakkak.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

ANAHTAR



İki seçenek bıraktım kendime seçilebilirliği en makul olanlarından.Biri anahtarı yutup kapalı kapılar ardındaki gerçekle yüzleşmemek olanıydı.Bu seçenek der ki;aşık üşengeçtir,düşünmez,kafa yormaz oluruna bırakır herşeyi.Hoşluğun sarhoşluğunda salınıp durur.Diğer seçenek anahtarı kullanıp kapıyı açanı,cesur olanıydı.Bu seçenek de der ki önce kapıyı aç sonra gözlerini,gördüklerinin görmek istediklerinden farklı olduğu yerde olacaksın.
Zorbalığı emrivaki olanı seçtim.İlk seçenekte anahtarla beraber yutulanları sindirmek zordu.Hazmetmeden altetme yolunda ikinci seçenekte bir süre karanlık sularda yüzmek gerekti.Tuzağa düşürülmüş hissiyatı uyandırmamaya özenle önce dibini görmüş arkadaşını alıkoydum.
Kendime kendime sorduğum soruları bu kez inceden ona sordum ve gördüm ki çözmeye kimsenin gönüllü olmadığı çok bilinmeyenli bir denklemdik...