1 Eylül 2009 Salı

HOPE UP


Kum saati ya da yaşam grafiği gibi...Şu bazı günlerde(!);eğrinin aşağıya doğru inişini hissedip,o indikçe,gözlere doğru çıkan yaşların ardından bir yeşillenme bir huzur dalgası yaşıyor ya insan (kadın olanlar) işte orada kalmak istiyorum.
Bu durumda anlatması en zor olan,sebep yokken yaşamak malum duyguları.O döneme denk gelen halihazırda bir sebep mevcutsa ne ala.Yükü üzerine atıp mazeretin,oyalanırsın geçene kadar.Aksi halde olmadık şeyleri çıkarıp sandıktan ve afiyetle tozlarını üfleyip sebeplenirsin ağlamaklı olmak için.
Erkeklerin 90 dk maç seyredip,ardından aynı maçın 3 saat geniş özetini izleyip keyiflenmeleri benim için -bizim için mi demeliyim ya da?Bu durumda bir örgütlenme durumu sözkonusu olur ki hiiç tarzım değil.Zira artık bu eşitsizlik durumunu fazlasıyla kabullenmiş durumdayım-ne kadar anlamsızsa,içinde bulunduğum dalgalanmanın anlaşılması da o derece zor.
Her daim çiçekler açsa içimde,sevgi ve şevkat dolu olsam mesela.Ya da çikolatamı yerken aynı zamanda bunun kalori olarak döneceğini düşünüp hem öfkeme hem iştahıma yenik düşmesem.Yediklerimi hayatın tadı misali afiyetle yesem,uykumu da depresif ruh halime bağlı değil de keyiften kandırsam ve kedi gibi gerine gerine uyansam.Hafta sonu gireceğim sınavlar hiç aklımdan çıkmadığı halde boşverip hala blog yazsam (relaxasyonun bu kadarı fazla!)
Off topic; Ortaokul öğretmenim zamanında söylemişti bağlaçları çok kullanıyorsun diye.Marylisa da söylemişti.Tamamen çıkarmasam da azaltmam gerek bir miktar.Oysa itici durmasın diye antikalarını kullanmaya başlamıştım.(for example;zira:))

Hiç yorum yok: