18 Ekim 2009 Pazar

Unutma Çocuk!



Bir Soru...


Hayatındaki en güvendiğin erkeğin (en güvendiklerinden biri değil) ,hayatında en çok değer verdiğin,sevdiğin kadına olan ihanetini öğrenirsen (omuzlarında katmer katmer yük ile) ne olur?


Cevap...


Ellerin titrer ve dizlerin.Vücudunun yükünü taşımaya yetmez gücü,oturmak istersin midenin bulantısı kulak çınlaman dinsin.Karışırsın bir müddet,sokaklara vurursun ardından kendini.Temiz hava alayım dağılayım diyerek ve yanından geçen mutlu çiftlerin yüzlerine bakarak yanındaki adama güvenmemesi gerektiğini bilerek.


Şimdiye kadar öğrendiğin güven,namus,adalet kavramlarını öğretenin en büyük adaletsizliğin başını çektiğine şahit olarak ve içindeki sapasağlam duran özgüveninin fay hattı boyunca sarsıldığını duyarak ama kimseye duyuramadan...


Bulutlar var içimde

Gözlerim yağdı yağacak

Farzetsem ki herşey yalan

Yaşanmışlığın ve aldanmışlığım da

Tüm günahlarını gizlemiş toprak

Acın

Üzerindeki ağırlıkla gün be gün artar

Ve

İşitmez çığlıklarını iyi insanlar

Çünkü senin ruhunda karanlıklara batmış

Kayıp bir kent var...



15 Ekim 2009 Perşembe

ŞÜKÜR



Zıpladım,hopladım ve dört nala dans ederek kutladım bedenime taze kan gibi gelen bir haberi...Öyle umutsuz,ruhsuz kendime hayırsız başlamışken güne ''5 dk da değişir bütün işler'' ,gördüm.


Kaç gündür burcumda eğitim ve kariyer alanında şanslı günlerimde olduğumu ve yeni maddi kazançların gündeme geleceğinden ya da buna benzer şeylerden bahsediyordu.Yine bugün muadil bir yorumun ardından içimden:hadi be sende diyerek çemkirirken ve öğle yemeğinde geçmişe dair geç kalmışlıklarımla bulanmışken iyi haber bir telefon kadar yakınımdaymış


Ciddiyetinin farkındalığını kestirebilmek için konuşmanın ilk 5 dk sı monolog halinde karşı tarafı dinlemekle geçti.Bana resmen (olmasa da henüz) bir iş teklifi yapılıyordu,hem önümdeki 5 yıllık kariyer planıma yön verebilecek bir gelişme hem de yıldızlarımın dediği gibi maddi kazançların gündeme geldiği bir haberdi bu.Daha nolsun bundan iyisi şamda kayısı.Monolog halindeki konuşma açıklığa kavuştukça içimden küçük çığlıklar attım.Bir yandan çok ciddi bir konuşma yapılırken ben oynamaya başlamıştım bile.


İnşallah gözümde büyütmüyorumdur,bu bir şaka değildir diye de kendimi frenlemeye çalıştım bir yandan.İçimdeki güvensizlik o kadar hat safhada ki son günlerde,sözü geçen bir pozisyondan üniversite ile ilgili bir terfi sözkonusu ve ben buna bile şüpheyle bakabiliyorum.Neyse,bu güzel haberi kirletmeyeceğim içimi kirletenleri düşünerek.


Henüz kimseyle paylaşmadım blog.Mutluluğuma hayra yormayanlar varsın gönül işlerine yorsunlar.İş hayatı konusunda yeterince bilendim galiba.Ciddiye binmediği sürece potansiyel riskler taşır terfiler.


Yarın babam geliyor,paylaşmaya ve kutlamaya layık bir haber olduğundan telefonda geçiştirmek istemedim.Yarın bizzat heyecanımı görüp benim için öneminin farkına varsın diye.


''İyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir'' demişler ya boşuna değil.Karşılık gütmeden kendimden fedakarlıkla rica üzerine verdiğim destek şimdi bana akademik kariyer olarak geri dönüyor.


Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak


Ahmet Haşim'in bendeki hikayesini bilahare yazmak üzere uzuyorum.Şiir de pek uydu durumuma:)


Aloha...

7 Ekim 2009 Çarşamba

KEDİ AĞLADI

Benim kendime itiraf edip yapamadığımı,masaüstümde yüzüme bakan masum kedi yaptı.Onun masumiyeti net değil gözlerimdeki buğudan beri...
Ben özlemedim ki seni
Kedi özledi
Çağır onu gelsin diye
Bana kedi söyledi
Çok severmişsin onu
Doyamaz öpermişsin
Sarılıp uyurmuşsun
Nasıl özlemesin ki seni
O da çok severmiş hani
Derdinde yanındaymış
Sevincinde o da mutlu
Sen özlemedin mi onu
Ben istemedim gitmeni
Kedi istedi
Sonra pişmanım diye
Bana kendi söyledi
Sen bilirsin bu kedi
Karşılıksız sevdi seni
Belki de her kedi gibi biraz bencildi
Sende itiraf et hadi
Suç biraz da senindi
Dayanamıyorum de hadi
Çok özlemesin bu kedi.

WANTED



Ağlamaklıyım biraz.


Sebebini bilmiyorum,içim lime lime.Annem olsa kızının ulvi güçlere sahip olduğunu düşündüğünden birşeyler malum oluyordur derdi.Bense daha küçük düşünüyorum.Kırmızı noktalı günler yaklaşıyordur olsa olsa.Ne kehaneti?


Durduk yerde Özsüt'ün aynası,Kızılkayalar ve IQ testleri ile bütünleşik bir anı canlandı beynimde.Gülümsedim.Ağlamaklı halimin müsade ettiği kadar çarpık silik bir gülüş.


Suskun bir akşam yemeğinin ardından,umutsuzluğuma devayı tatlıda arayıp künefe yedim.Bu bile dindirmedi içimden sızanları.


Puzzle yapasım var,eldeki anime Death Note u bitiresim var,boş işlere son verip ders çaışmaya azmedesim var.O değil de herşeyi boşverip beni üzen şeyleri görmezden gelebileceğim biryerlere kaybolasım var...






6 Ekim 2009 Salı

DAYS OF THE WEEK



Pazartesi sokaklarda başıboş gezmek gibisi yok.Hergün öyle ama pazartesi daha bi güzel.Şöyle ki ; herkes çalışırken , haftanın ilk günü stresi yaşarken ben geziyorum.Düşüncesi bile cazip.O insanlar gezerken de ben çalışıyordum.Yok bunun cazibesi intikam hırsından değil.Madah olan herkes gezerken gezmek değil ki hocam.Zira haftasonları insan oğlusu öyle bir hal alıyor ki sanki 5 gün hapis kalmış da sonunda güne günışığına hasret azad edilmiş bir halde elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen çömezler gibi geziyor.Nerden mi belli?Tabi ki mağazalardan.Hele bir de indirim sezonuysa.Atılan,giyilen-çıkarılanın haddi hesabı yok.Oysa haftaiçi gezen öylemidir:)


Haftaiçi sokakta gezen insan popülasyonu şöyle; öğrenciler,emekliler ve diğerleri.(bu durumda ben diğerleri kategorisindeyim)Hal böyle oluca bir genç nesile bakıyorum bundan 7-8 yıl öncemi özleyip iç çekiyor,emekli kesime bakıp hem halime şükredip hem de eninde sonunda öyle olacağım için hayıflanıyorum.


Sokak havasının yaptığı vurgunla midem kazınıp 'Ankara Pastane' sinin bayıldığım un kurabiyelerinden iki tanesini iç ettim afiyetle.Orada her daim duran yaşlı tonton amca ne tatlı.Ne varsa eskilerde var mirim.Amca yaş ayırt etmeden bayanlara karşı centilmenlikte kusur etmiyor.Bu bir üstünlük hissi ya da bir kompleks değil.Bir erkeğin bayan karşısında eğilmesi bana kalırsa onu daha çok yüceltir.İşte bu tonton amcaya da saygım sonsuz o yüzden.Ardından Bahariye'yi turladım.Uzun zaman olmuş olmalı ki gitmeyeli yerini bildiğim halde aradığım mekanları sora sora buldum.Kendime şahane bir deri ceket aldım.Oysa yaşlı işi der dalga geçerdim.(yaş kemale erdi belitileri-1)


Kırmızı ışıkta bekleyen ve tam fotoğrafını çekecekken yeşil yanıp uzaklaşan bir dolmuş vardı ki görülmeye değer.Fotoğrafını çekemesem de muadilini buldum.Üzerinde taksim-kadıköy yazıyordu.Gerçekten hala böyle dolmuşlar var mı (varsa da tek olmalı) ya da espri olsun diye mi dolanıyordu bilmiyorum.


Aynı hoşluk başıboşluk bugün de devam edince (pazartesiyi hafta ortasına bağlayan gün salı) bugün de Taksim e attım kendimi.İstanbul'un kurtuluşu (!) nedeniyle çevik kuvvet nefasetini bozmuştu malesef İstiklal'in.


Böyleyken böyle.Gittim gezdim gezdim yordum kendimi iki gün boyunca.Şimdi de yeni bir grup keşfettim (grup eski de ben taze keşfettim) Squirrel Nut Zippers,pek hoş.Bir tutam Beirut bir tutam Pink Martini bir tutam da Emir Kusturica barındırıyor.Kanı kaynayanlara birebir...

4 Ekim 2009 Pazar

UNUTURSUN


Hayatın anlamına,ikili ilişkilerdeki gidişata,gelecek planlarımız ve dolduramadığımız boşluklara dair yapılan konuşmalarla geçen bir pazar daha.



Kayıpların ardından zuhur eden konuşmalardan.



Aslında hiç alakasız gibi olsa da ucundan kıyısından teğet geçen,etkilerinin etkilediği bir gidişin ardından.



Herkes için hayat kaldığı yerden devam ederken birileri için artık eskisi gibi olamayacağını bilmek bile düşündürtebilir,hissettirebilir birebir olmasa da yüzde birini acısının.


Bu nedenledir ki güzel şeyler herzaman herkesle paylaşılabilir.Oysa acılar,hem de en derinde olanlar sadece bloglara özgüdür ya da kıymet bilen en yakınlara...



Bir emir gibi geldi ayrılık günün birinde
En tutkulu sevgiler,en ağrılı hasretler azalır
Aşınır kayalar gibi kalpler zamanın önünde
Unutursun,unutursun
Karışır ya gözyaşları denizlere
Unutursun,unutursun
Alışır ya her insan bu gidişlere






2 Ekim 2009 Cuma

CAME BACK AT LAST

Heyoo,sonunda dönüş yaptım!

Tatilden dönmenin neresi sevindirik,şöyle ki;geride bıraktığım bi dolu insandan sevdiklerimin beni özlediklerini görüp kavuşma ve geçen zamanda olanları canhıraş anlatma telaşı,sevmediklerimin ise göz hapsine aldıkları bir arada en kıskandırık en nispet haliyle enerjimi gözler önüne sermek ve dahası...


Ohoo ben gideli neler olmuş neler..Ya benim gittiğimde kendime kattıklarım,sırra kadem bastıklarım;)


O değil de (!) bugün player'ı gördüm,Görgülü'nün önünde bir süre görmez gözleriyle birilerini aradı,sonra hızla gitti.O sırada içimden çok hınzırlıklar geçti.Hazırlıksız yakalamak gibisi yoktur.Neyse dedim şağlık player bugün şanslı günündesin içimdeki yaramaz çocuğu pışpışlayıp enerjimi yarına saklayayım dedim mübarek gün ;)


Çok fırlama olasım var,her ne kadar kendimi dizginlesem de alçalan yükselen yayım şahlanmış bir kere...