28 Aralık 2009 Pazartesi

MİLAT

Özlem,üzüntü,dert,keder,hüzün ve bilimum ruhsal durum.Bütün bunlar zihnimizde çevreden dolaylı olarak gelen birtakım duyular sayesinde zihnimiz tarafından oluşturulan,yoktan var ettiğimiz duygular.



Fiziksel bir acı yok,darbe yok nasıl oluyorda vurgun yemiş gibi serseme çevirebiliyor gözün saniyelik gördüğü bir görüntü?Anılarla bütünleşik olmasa,bir geçmişi olmasa yoğun duyguların arasında biryere yerleşmemiş olsa o bina,aslında sadece bir bina.Herhangi biri için sadece bir işyeri.

Işık Yapı Denetim


Tanrım benim bu saatte buralarda ne işim var diye iç geçirerek saat 6 da başlayacak olan arkadaşımın nikahına gitmek üzere yola çıkmışken yanlış otobüse binmem sonucu bu düşüncelere gark olmuştum.Kesin bu işte bir iş var,neden buraya geldim,her işte bir hayır vardır diyerek kendimi teselli ederken o an anladım ki alnımın akıyla vermem gereken bir sınavın içine atılmıştım.İlk anda yaşadığım dumur ve arkasından gelen öfke ile gerçeği farkedememiş,bu anın özellikle bana yaşatıldığını görememiştim.Bir süre (ne kadar geçti bilmiyorum) zihnimdeki sis dağılıp bulanıklık netleşince kimsenin bana yapamayacağı iyiliği kendime yaptım.


Ortada gerçek birşey yok.Herkes gibi o sırada ben de otobüste gidiyorum.Yanımdaki kadından,kapının önünde dikilen adamdan,ya da para toplayan görevliden hiçbir farkım yok.Belki onların da kafalarında binbir türlü düşünce var.Oysa hepsi ''düşünce''den ibaret.Bu hisleri biz çağırdığımız için içimizdeler.,


Hal böyle olunca ;eğer mutlu olmak istiyorsan mutlusun.Mutsuz olmak istiyorsan mutsuz,kederli olmak istiyorsan da kederli.Aynı yerden çok farklı şartlarda geçiyor olsaydım apayrı duygular hissedebilirdim.Netekim asıl istediğim sürekli aynı şeyleri düşünmek,üzülmek,dertlenmek değil.O halde kendimi neden mahkum ediyordum ki eza ya?


Bir süre boşluğun ardından,hafiflik hissi ve ne artı ne eksi.Nötr duygular...Herşeyin şeffaflaşması.Artık bundan sonra yaşasam aynı şeyleri hatta yüzyüze bile gelsem ifadesiz,yorumsuz,tarafsız kalabilirim olmayan duygularımın etkisinde kalmadan.Neydi öfke de bir duyguydu ve içinde bir miktar aşk barındırıyordu.


Suyun üstünde durduğumuza düşünmezsek ve düşündüğümüze inanmazsak yüzemeyiz.Herşey beyinde biter.





17 Aralık 2009 Perşembe

HEADBANG


Bu sabah servisi kaçırdım,otobüste birsürü rocker vardır...


Oysa geç kalkmış uyanamamış falan da değildim.Dün başlayan gribaliteme karşı kendine iyi bakma halimi abartmış sabahın 6.00 sında bol vitaminli bir kahvaltı hazırlamak üzere başlamışken güne şu işi de halledeyim çantamı boşaltayım temizleyeyim vs derken servisin tonton tonton geçip gittiği saatlerde ben henüz hazırlanmamış boş işlerle meşguldüm.


Evden çıkmam gereken saatte çalan alarmımın uyarısına aldırmadan ağırdan almaya devam ettim


Zindeliğimin verdiği gazla koşarak yetiştim ucu ucuna otobüse.Ne çok insan var aynı tempo içinde suratları düşmüş,omuzları çökmüş.Çok enteresan buldum otobüs içindeki ortamı.İlk defa biniyor değilim aksine bol tecrübem vardır otobüs yolculukları konusunda.Ancak erken saatte özellikle yarı uykulu olmam gerektiği halde ben cin gibi,diğer insanlar rüyada oldukları için ilgimi çekmiş olsa gerek.


Bir yandan Zamska dinlerken diğer yandan çaktırmadan insanları izledim çoğunun uykulu olmasına güvenerek.Yoksa çekinirim gözgöze gelmeye yanlış anlaşılma korkusuyla.Netekim beni baştan aşağı süzen yanyana oturmuş 3 kızla gözgöze geldim.Önce başımı öne eğdim acaba terliklerle mi çıkmıştım evden?Sonra düşündüm üstümde başımda bi tuhaflık olup olmadığını.Çaktırmadan saçlarımı yokladım,yüzümü yıkarken taktığım abuk renkli tokalardan birini başımda unutmuş olabileceğimden.Yok.Asayiş berkemaldi.


Kendimi kontrol ettikten sonra kızlara döndüğümde gördüm ki onlar otobüse her yeni binene aynı muameleyi yapıyorlardı.Sokak modasını takip ediyorlardır belki de,kimbilir?


Derken arkamı döndüm daha güvenli (!) bir yere tutunarak.Bu kez kızların karşısında oturan 4 yaşlı amcayı izlemeye koyuldum.Neyse ki onlar göz hareketlerine bakıldığı üzere rem uykusundaydılar.


Otobüs her fren yapışında Nejat'ın temposuna uygun kafa sallıyorlardı


Birkaç durak sonra boşalan orta kapıya doğru ilerledikçe uyuyan insan güruhu ile yüzleştim.Rüya olsa (muhtemelen kabus olurdu) içinden hemen çıkmak isteyebileceğim bir ortam.Orta ikilide saçları yüzlerini kapatmış,önlerindeki demire rağmen her an düştü düşecek izlenimi veren iki kız.


Sabahın köründe nasıl bir coşkuysa içimdeki,otobüsün her deviniminde gevşemiş boyun kaslarının gazabına uğrayan insanları Bulutsuzluk Özlemi'nin hayranları olarak görmem.
Bunlar iyi günler ..:)


13 Aralık 2009 Pazar

TOBUR


Hem et yiyen hem ot yiyen obura ne denir?
Mutfağıma dönüşüm muhteşem oldu.Olur olmaz saatlerde yemek yapma nöbetlerim geri geldi.Doymak değil mesele,envai çeşit malzemeden bir tutam katıp ortaya çıkan mis kokular ve bu ritüel sırasında kokulara eşlik eden yağmurun eşlik ettiği Joy fm dinlemek.Kendi çöplüğünde ötmesi insanın.Yemeklere iştahlandıkça insanın hayata da iştahının artması...
Bu hafta çok boş günümün olması,yağmurlu karanlık günlerde evde miskinlik ve boş işlerle uğraşma gerekliliğinden dolayı hakkını verdim avareliğimin.Çalışma saatlerimin düzensizliğinden uyku saatlerimin değişmesiyle evdeki işleyiş de tersine döndü haliyle.Gecenin 1,5 unda komşulara hasbinallah ve nimel vekil dedirten türden kokullar dejarj oldu hanemizden.Sayemde bir süredir suratını asan buzdolabı,fırın,aspiratör,çaydanlık neşelendi,aşka geldi.
Kafayı tamamen tozutup mutfaktaki eşyalarla konuşmaya başlamadım elbette.Pratikliği panikliği vardırırken yaptığım sakarlıklar yüzünden hırpalanan eşyalarıma şevkatli davranmak üzere onlara karşı dikkatli olmaya çalışıyorum sadece.
Brokoli çorbası yaptım ilk defa,brokolinin her halinin güzel olacağı kanaatimden yola çıkarak.Misafirlerimin çok beğenmesine rağmen benim damak tadıma pek uymadığı halde herkes iştahla yerken ayıp olmasın diye zoraki yedim.,
Görüntü itibariyle çok çekici gelen ancak silikon olduğu için sağlıksız bulduğum kek kalıplarından aldım dün.Fotoğraftakinin fosfor yeşili:)Cam sağlıktır diyen biri olarak güvenilirliliğinden tam emin olamamakla birlikte çok kullanışlı buldum kendilerini.Zira kekin ayrılması camdakine göre daha kolay.Üstelik 10 eşit parçaya ayrılıp muffin görünümlü şirin kekler çıkıyor ortaya.Esrarengiz bu kekler çok sert kafam kırılır vursam dese de ben iki parçasını götürdüm afiyetle.Bir kekte ceviz,üzüm,tarçın,havuç olur da kaçar mı?!?
Bir yay kadını olan Sertab'ın Açık Adres ini dinliyorum,pek hoş...''yazılıdır hepsi hikayede''diyor.Yazılanı oynamamak kimin haddine !

9 Aralık 2009 Çarşamba

İNCELİKLER YÜZÜNDEN


Can bedenden taşınca biraz haddini aşmış olmaz mı?

Köşelerinden sıkışınca kaçıp kurtulmak istedikçe ensesinden tutup yakalayan,içerine koyan bedenin çabalarına rağmen her boşluğu fırsat bilen ve inceliklerinin kurbanı olmuş haddini aşmakta.

Her hayır diyemeyişinde bir minicik kız çocuğunun şahit olduğu şiddet içerikli görüntülerle dolmuştur film şeridi.Ve her gözgöze geldiğinde kendiyle gözlerini kaçırır günah çıkarır gibi.

Hülasa; sarsılarak içeri çağlayan gözyaşları bu çelişkinin tezahürüdür.

3 Aralık 2009 Perşembe

SERZENİŞ

Kendimden şikayetçiyim!

İnsanlara çok takılmamdan,onları olduğu gibi kabul edemememden,kendi doğrularıma göre eleştiri yağmuruna tutmamdan,hatta işin dozunu aşıp neden böyle oldukları için yüzlerine karşı kızmamdan.

Neden adam sende deyip susup bakmıyorum işime.Kendi kendilerine bırakıp zaatalilerini yürüyüp gitmek yolumdan bu kadar zormudur?















2 Aralık 2009 Çarşamba

İŞTE BÖYLEDİR İNSAN!

Bazen melekler kıskanır masumiyetimizi

Bazen kötülüğümüzü görür de Kaçacak yer arar şeytan
Hayat şekle sokulamaz
Nefes hapsedilemez
İstek bağlanamaz
Nefs hiçbir zaman tümüyle öldürülemez
İyi mi yararlıdır yoksa kötü mü
Her zaman bilinemez
Gün gelir bir kötülük
Bin iyilikten faydalı olur

M.C. RUMİ

1 Aralık 2009 Salı

FOCUS




Odaklanma problemi yaşıyorum bir süredir.Ne bulunduğum ortama ne de kendi içimde konuştuklarıma odaklanabiliyorum.Sessizlikte huzur bulmak istiyorum ama her dakika birileri birşeyler soruyor.Çalışırken haliyle ne mümkün sukünet sağlayabilmek ancak evimde yatağımda da aynı hengamede savaş veriyorum.Böyleyken sürekli bir çarpıntı ve gözlerimi kısma isteği duyuyorum gürültüye olan hassasiyetimden.