28 Mart 2010 Pazar

H.Ş.Y.T.


Rüyamda bir balıkla tanıştım

Onunla senden benden

Göç etmekten konuştum

Biraz garip,şimdi bakınca

Hayvanlar konuşamaz

İnsanlar duymadıkça...

25 Mart 2010 Perşembe

SİMÜLASYON


İkili ilişkilerde bu şart,tester süreci...


Sen yine kendin olursan ol da karşındakinin ( karşındaki derken karşı karşıya durduğun değil de ilişki içinde bulunduğun manasında ) bir demosu ile bir müddet deneme yapmak lazım.Yani aynı onun gibi tepkiler verecek olası durumlara sadece kalıcı hasar bakımından (:)) iz bırakmayacak demo olduğu için.


Yanlız o kadar gocunuyorum ki yanlış anlaşılmaktan kendi kendime konuşurken bile açıklama gereği duyuyorum detayları.Yazık...İşte böyle bık bık irdeleye denetleye kendimi tutuk bişey olucam sonunda o olacak!


Bunun patentini kim alırsa alsın,bi şekilde hayata geçirsin de parasında şanında şöhretinde değilim,insanlığa hayrım dokunsun yeter.


Çok zor olmamalı,şöyle ki;simüle edilecek şahsın -Dilek Önder olsa ''dana'' derdi burda-birebir tepkileri kopyalanır.Hatta belki uyku esnasında falan anında sinyallerle kaydedilir.Sonra birliktelik düşünülen kişiyle uyumuna bakılır.Alışverişe mi gidilecek?Bakalım ne tepki veriyor (dana) Hasta mı oldun? İlgilenecek mi yoksa kendi derdinde mi? Bunlar önemli...


Yanlız küçük bir detay gibi görünen asıl nüans olayı legalleştirebilmek için simülatörün onayının alınması ki buna her babayiğit in sıcak bakacağını sanmıyorum.


Teknolojinin ilişki kirliliği yaptığından yakınırken yine bu derde teknolojinin deva olabileceğine inanmak.Zehir-panzehir olayı...
PS yaşanmışlıklar insanı mucit yapar

20 Mart 2010 Cumartesi

BAHAR KOKUSU


Güneşin geri gelmesi ve içimi dışımı aydınlatması sonucu pür neşe olma aday adayıyım.Tuhaf bir beklenti oldu zira şenlenmeyi beklemek değil de an be an yaşamak gerek derim.Zaten de,abuk sabuk şarkılar söyleyip D vitamini alma bahanesiyle gün ışığı alan ameliyathane köşelerinde dersi kaynatan öğrenci kıvamında iş yapmayan yapanlara da mani olan şeklindeyim bir süredir.


Kokuyu aldım.Sıcak havalarla bütünleşmiş,közlenmiş mısır,hıdırellez ateşi,taze biçilmiş çim,kısa ömrüne aldırmadan aldığım sümbülüm ve saçlarımı fön makinası değil de kendi halinde kurumaya bırakma suretiyle aldığım nemli saç ,temiz çarşaf ve soğuktan donmadan,içeri girmesine izin verdiğim sabah çiğliği kokusu.


Ve bundan 8 gün sonra yaz saati uygulamasına geçildiğinde,iş çıkışı karanlığın zifiriyle değil de çifte kavrulmuş gün ışığıyla karşılaşınca kış uykusu miskinliğimden tamamen kurtulurum

14 Mart 2010 Pazar

LEGO


Çakralarım açıldı ya bir hafta öncesine göre bir mikar daha rahat içim.Öyle her an gürleyip çatlamaya hazır fırtınalar kopmuyor en azından içimde.En şiddetlisi Esintoş un şifalı elleri üzerimdeyken enerjim çılgınlar gibi dalgalanıp boğazımda bir düğüm yarattıktan sonra bir gözyaşı deryasına dönüştü.Diyafragmamın üstünde bir ısı ve çekilme hissediyorum dediğimde ''orası solar plexus çakran'' dedi.Önemli bir yermiş.Reiki hakikaten şifalı birşey hocam.


İşte bu bağlamda rüyalarıma da yansıdı bu düzen.Rüyalarımı herzaman önemsemişimdir.Önemsenmesi gerektiğini de düşünüyorum.Olmayan birşeyleri görebiliyorsak hem de gerçek kadar hissettirdiği için kaale alınması gereken bir durumdur zannımca.


Her ne kadar önemsemiş olsam da bunu başkalarına anlatıp kafa şişirmenin ve hatta yorum beklemenin saçma-gereksiz olduğunu düşünüp kendime saklarım.Zira zihnimin arkasında yer etmiş ve rüya olarak kendini göstermiş her görüntünün bizde 3 boyutlu bir karşılığı mutlaka vardır.Birbaşkası neden çözümlesin ki benim en derinimdeki kurgularımı?


Aydınlık yüksek biryerde birsürü legoyu dağıtmış duruyorum bu kez.Bahsettiğim mekan bir ev.Eski lojmanıma çok benziyor.13. katta bir bölümü tamamen cam,adalara ve gökyüzüne çok yakın.Önce logolar amatör bir elden çıkmış ya da küçük bir çocuğun gelişigüzel oynaması gibi renkleri karmakarışık.Alıp hepsini dağıtıyorum ama öyle sinirle öfkeyle değil.Gayet sakin ve huzurluyum.Düzene koymaya kararlı.Çoğunluğu beyaz olan legoları renklerine göre ayırıyorum önce.O kadar sakinim ki hiç acelem yok.Arkama bakıyorum-camekanlı bölümden salona doğru- önümdeki onlarca logonun kat be kat fazlası düzenli bir şekilde iç içe geçirilmiş.Daha bir iştaha geliyorum önümdekileri düzenlemek için.

8 Mart 2010 Pazartesi

E ŞIKKI !



Gecenin 3.24 ünde beni yazmaya iten yastığa gömülen gözyaşlarımdır.Hükümsüzdür.





İç savaşım bitemedi gitti.Kimsenin beni duyamayacağı ancak akustiği güzel yankılı mümkünse yüksek biryerde bağıra bağıra bitirmek istiyorum içimdeki öfkeyi.Kimseler duymasın da üzülmesin diye.Hele annem kesinlikle duymamalı binde birini bile ızdırabımın.O beni hep güçlü bilmeli,kırılgan nanemolla değil.





Şimdi,uyanmadan önce ağlama ancak uyandıktan sonra inleme,uluma şeklinde duyduğum nöbetlerim neyin tezahürüdür?





Ayaklarımı petek e dayamak sureti ile başımın ''kıble'' ye gelmesinden mi


Premens e karşılık gelen hormonların aşka gelmesinden mi


Ay dolunayda mı


Magnezyumumdaki acıklı düşüş mü





Hepsinin telafisi var da;ya e şıkkıysa,hiçbiriyse.Kronikleşir,kabuk bağlamaz da sürekli akarsa...









3 Mart 2010 Çarşamba

CEMRE


Zihnimi açtım 3. cemrenin içime düşmesini bekliyorum.Zira çok üşüyorum...


Balık burcunun etkisinden midir bilinmez aşırı duygusal-ağlak oldum.Ota b*ka gözlerim dolar oldu.Mart ayında aşka gelen kedilerin azgın inleme seslerinde bile üzülecek birşey bulacak kadar vahim boyutta duygusallığım!


Yarın hava 15 derece imiş.Aman ne hoş! Sabah 8 akşam 6 kapalı ortamda çalışan biri olarak bu durum da ne yazık ki benim ve benim gibiler için bir mutluluk kaynağı yaratamıyor.Oysa ne çok ihtiyacım var güneş ışığında kemiklerimin ısınmasına.


Eve gelirken bunları düşündüm.Hava sıcacık olsa.Yalınayak toprakta yürüsem.Hatta bütün vücudumu toprağa gömsem deniz kenarında kuma gömer gibi.Birsürü mineral vardır diyerekten.Sonra bunun pek de iyi bir fikir olmadığını da düşündüm.Toprak nemlidir hem o kadar steril toprak nerde.Birsürü larva,fosil ığğğğğğğğğğ!


Neyse,her zaman ne derdik ''mutluluk içimizde''.Sevinilecek bişeyler mutlaka vardır.Ben bi içime bakıp geliyorum...