20 Nisan 2010 Salı

Gerçek mısın, yalan mısın, masal mısın dünya!


Hiç olmasaydı diyebileceğim bir gün..Olması gerektiği için oldu demek teselli etse de sorgulamaktan kendimi alamıyorum.Neden,neden,neden?


''Ex olma''nın tanımını bu kadar yaşamamıştım.Bir beden solarken an be an,ayrılırken can bedenden,biz kaldığımız yerden-dünyamızdan yaptığımız ısrarlı geri döndürmelere rağmen soğumakmış.Eşi,dostu,çevresi,ailesi,torunu,yaşanmışlıklarıyla bir bütünken,sadece ve sadece bir bedenden ibaret olmakmış.Geçmişini bugününü anı yapıp,yarınını silip atmakmış.Yok olmakmış.


Şanı,şöhreti,şaşaayı al da toprağa sür şimdi...
Ağırlaştım.Hep geri geleceğine inandım.Hadi! dedim içimden blöf yapıyorsun gidemezsin,gitmen için neden yok.Oysa çok küçük düşünmüşüm.Benim detaylarım bir insanın yazısını değiştirmeye yetmezmiş.Anlıyorum çok kafa yorduktan sonra da,vicdan susmayınca akıl telkin olmuyor.

6 Nisan 2010 Salı

KARA KUTU


Yeni yağmış yağmura rağmen aydınlık havaya karşı gözlerim kamaşarak çıkmıştım işten.Ve ıslak toprak kokusunu içime çektikçe beslenmişti ruhum.Bu canlılıkla beraber servisi beklemeyi es geçip yürümüştüm.Yürürken de pekçok şey düşünüp eğlenmiştim.Kırmızı ışıkta bekleyen servisten önce gideceğim yere vardığım için mesela.Sağlıklı yaşam gurumun bir parçasıydı zira yürümek.Ancak bunların hepsi -miş'li geçmiş zamandı...

Bu filmi izledim.Beklediğiminden çok çok farklı bir filmdi.Çıktığımda boğazıma bir düğüm oturdu...

Dönüş yolunda canım çok sıkkındı.Hala öyle.İçimdeki kara kutu açılana kadarmış güllük gülistanlık.Derin düşüncelere dalarsın da nerde olduğunu ne duyduğunu unutursun ya.Ta nelerden sonra,epeyce yolu yarılamışken,Japon çizgi filmlerdeki kocaman gözlü ince parmaklı kızların ağlamadan önce göz pınarlarında bir su taşkını meydana gelir ya.Öyle bir su taşkınına ramak kala farkına vardım ne duyduğumun.Kulaklığımda Levent Yüksel ''ağlıyor musun,ağlama.''diyordu.
O an farkına vardım.Yine tepeden birileri benimle alay ediyordu.Hem bana bunları yaşatıp hem ardından bunca zaman geçmesine rahmen hatırlatmak için reklam panolarını,apartman isimlerini,yanımdaki kouşmalara sıkıştırılmış sözcüklerle hatırlatıp sonra da o şarkıyı denk getirmek.Takdire şayan...
Benimle birlikte yeniden yağmaya başlayan yağmurla yarıştım bir süre kimsenin görmediğini umarak.Ardından benimle alay edenle restleştim.Sıradaki şarkı benim film müziğim olsun dedim.Ne dese beğenirsiniz?''It was love '' dedi.Öyleydi.Artık değil...


1 Nisan 2010 Perşembe

PELESENK


Yeşil,tshirt şeklinde bir anahtarlığım vardı üzerinde Free,Single&Young yazan...Bugün bunu ciddi anlamda hissettim.
Öğlene kadar dışarıya çıkılamaz gibi duran hava,öğleden sonra sanki hiç gürleyip çatlamamış gibi çiçek açtı resmen.Havanın her an kapatabileceği ihtimalini kaale bile almadan tiril bir elbise ve deri ceketimle attım kendimi sokağa.
Cadde çok eğlenceliydi.Çok şirin bir durak yapmışlar;içinde yeşil bir koltuk,pembe peluş bir yastık yanında da komidinin üzerinde eski tip bir telefon.Sanırım türktelekomun reklamıydı.Nikond80 im olsaydı da çekebilseydim diye çok iç çektim.Bir de yine bir etkinlik kapsamında yanımdan bando geçti ki görülmeye değerdi.Saksafonlu davullu zilli baya bando.Film festivaline iki bilet aldım farklı günlere tek kişilik!Biri ''Annem Hayatta Olduğu İçin Mutluyum'' (bende) diğeri Emir Kusturica filmi ''Elveda''...
Üç saat zamanın farkına varmadan gezdim dolaştım.İki tane bikini üstü aldım flaş mavi ve flaş pembe.Midem kazındı.Kızılkayalar'dan üç tane ıslak hamburger yedim,limonata içtim.Dördüncüyü yiyesim vardı utandım ayıplarlar diye (bu konuyla ilgili ayıplanmışlığım vardır vaktiyle)
Dönüş yolunda 10 yaşlarında bir erkek çocuğun,özene bezene dikilmiş laleleri hunharca kopardığını gördüm.
Müdahale edemedim.
Günü bitirdim,kursu ektim.
İçim rahat
Single Free Young :)