25 Mayıs 2010 Salı

AİDİYET


Bir yere ait olduğunu nereden anlarsın üstad?


6 yıldır mütemadiyen aşındırdığın sokağın başında her saba uyuklayan simitçinin ''günaydın'' diyerek uyardığında vereceği tepkiyi bilmek?Her pazartesi mesken tuttuğu köşesinde dombili bafra pirinççisini görmek?Günün hengamesini unutup bankadaki yüzü ezber edilmiş çalışanların diyaloglarını dinlemek,kaybolmak onların yüzünde?Sokaklara azad ettiğinde kendini bir türlü kaybolamamak kendi içinde,tanıdık yüzlere selam vermekten?Tanımadığın halde kimin nereye gittiğini bilmek gün geçtikçe?

Bütün bunlar mıdır aidiyet,yoksa silikleşmek mi monotonluğun içinde,sıradanlaşmak mı?


Ya birine ait olmak?Belki de onun seni hiç tanımayacağı ihtimaline rahmen onunla uyumak,onunla uyanmak.O başka bir hayat sürerken sensiz,onun olduğu bir hayatı sürdürmek mi habersiz?

3 yorum:

Felicity dedi ki...

HIHIHI evet aidiyet o! bir yere ait olmak, orayi benimsemek, digerlerinin de seni benimsemesi vesaire, her gun sabah gordugun parkcinin abla dun gelmedin hayrola hasta misin demesi..
bir yere ait olmak guzel, guven veriyor ama sikici.
bir yerlere ait olmamak ise gercekten zor! kimseyi tanimamak yolsa kimseye selam verememek de var ki, bana burda oluyor! herkes yabanci bana..
denge diyorum, gitmekle kalmak arasinda..

Sam dedi ki...

Hiçbiryere ait olmama lafı gerçekten korkunç geldi şimdi.Sıradanlıklar ne kadar sıksa da güven duygusu herşeyden önemli.Yokluğunu birilerinin farketmesi ve bunu önemsemesi.

Böylece oraya ne zaman geri dönsen bir boşluğun içine değil de bir zamanlar ait olduğun yere dönmenin duygusunu vereceğinden gitmekten de korkmaz insan?ne dersin :)

Felicity dedi ki...

Bilmem ki 'gurbete giden doner mi donmez mi belli degil bilirim" demis sair, istanbula gelince konusuruz, 19-20 haziranda ordayim! :)