7 Eylül 2010 Salı

GÜDÜ


Bir aydır yaz_a_madığım halde bugün koşarak canhıraş geldim sana blog.Belki de bu süre zarfında kendimden derinimden kaçtığım için olsa gerek..

Derinlere indikçe ve gerçek anlamda düşünmeye kafa yormaya başladıkça yine yeniden yüzleştiğim kişi kendim oldum.

Bir süredir yapmadığım şeylerden (şey denenden de bahsetmek gerek)biri de başımın dönmesini isteyerek derin derin çekerek sigara içme isteği.

Şey dediğim adını koyamayıp adlandırmak istediklerimin temelinde aslında ''güdü' denen sanal,farazi birtakım kesinlikler olması.Tezatın böylesi,bundan ötesi de yoktur,ama öyle!

Hem adın gibi emin olunan hem de iş tarif etmeye gelince elle tutulur yanı olmayan nesneden çok öznel yanının ağır bastıkları.Güdüler...

İçgüdü de bunlardan biri ve yegane yönlendireni duygular.''Şey''ler konuşulmaya açıklanmaya çalışılmaya başlandıkça dolanırsın da dolarsın da..

İktisadi bir terimden yola çıkarak içselliklerin dışsallaştırması olarak adlandırıyorum ben bunu.

Güdülerin dürtülerin gazına gelmesi!

Güdü sahibi olanların hıncahınç yaşayıp,bundan bihaber olanların heyhat ! sığlarda dolaştığı.
Pire değildir işte yorganı yaktıran.

Bir insanın beni böyle yordurduğuna mı içerlemeliyim,meydan okuyamayışıma acımalı mı,yoksa yine süreci ve olabilecekleri de içine alan geniş bir çerçeveyi içerecek kadar yukarıdan bakıp saygı mı duymalıyım olması gerek'enlere ?
Hezeyanın adı da tanımı da budur...


Hiç yorum yok: