6 Nisan 2010 Salı

KARA KUTU


Yeni yağmış yağmura rağmen aydınlık havaya karşı gözlerim kamaşarak çıkmıştım işten.Ve ıslak toprak kokusunu içime çektikçe beslenmişti ruhum.Bu canlılıkla beraber servisi beklemeyi es geçip yürümüştüm.Yürürken de pekçok şey düşünüp eğlenmiştim.Kırmızı ışıkta bekleyen servisten önce gideceğim yere vardığım için mesela.Sağlıklı yaşam gurumun bir parçasıydı zira yürümek.Ancak bunların hepsi -miş'li geçmiş zamandı...

Bu filmi izledim.Beklediğiminden çok çok farklı bir filmdi.Çıktığımda boğazıma bir düğüm oturdu...

Dönüş yolunda canım çok sıkkındı.Hala öyle.İçimdeki kara kutu açılana kadarmış güllük gülistanlık.Derin düşüncelere dalarsın da nerde olduğunu ne duyduğunu unutursun ya.Ta nelerden sonra,epeyce yolu yarılamışken,Japon çizgi filmlerdeki kocaman gözlü ince parmaklı kızların ağlamadan önce göz pınarlarında bir su taşkını meydana gelir ya.Öyle bir su taşkınına ramak kala farkına vardım ne duyduğumun.Kulaklığımda Levent Yüksel ''ağlıyor musun,ağlama.''diyordu.
O an farkına vardım.Yine tepeden birileri benimle alay ediyordu.Hem bana bunları yaşatıp hem ardından bunca zaman geçmesine rahmen hatırlatmak için reklam panolarını,apartman isimlerini,yanımdaki kouşmalara sıkıştırılmış sözcüklerle hatırlatıp sonra da o şarkıyı denk getirmek.Takdire şayan...
Benimle birlikte yeniden yağmaya başlayan yağmurla yarıştım bir süre kimsenin görmediğini umarak.Ardından benimle alay edenle restleştim.Sıradaki şarkı benim film müziğim olsun dedim.Ne dese beğenirsiniz?''It was love '' dedi.Öyleydi.Artık değil...


Hiç yorum yok: