22 Eylül 2010 Çarşamba

KABUK


Katmer katmer dışımı bağlayan kabuğuma geri dönüyorum yine.İçim acıyor,kanıyorum.Boğazım düğüm düğüm.Daha önceleri de epey olmuştu.Herseferinde daha önce hiç olmamış gibi gelir ya.Yine öyle.Nefes alamıyor daralıyorum.

Çok anlatmak istiyorum da derdimi,kimse anlamaz biliyorum.Çünkü peşin hükümlü insanlar var heryerde.Ne dersem diyeyim yaftalarlar paketleyip koyarlar kategorize ettikleri raflarına.

Şiştim;çünkü ben derman olmaya çalıştıkça yaralarına,gamsız zannedip dinlemediler beni.Sormadılar senin neyin var diye.Suratı asıksa,trip yapıyordur,huysuzdur çünkü.

12 Eylül 2010 Pazar

CHAMPIONSHIP !


Her insanın ömründe tarihte yer edinmiş,kayda geçmiş bir dönem sonra da çarpıtılmış,saptırılmış sonrakilere farklı anlatılmış olaylar vardır muhakkak.Benim hayatımın da içinden geçtiği iki olay var bugün demiştim ya.


İkincisi uzun zamandır yapamadığım birşeyi yaşattı dün bana.Sevinç gözyaşları,hem de çığlık çığlığa.Evet...12 dev adam ın başarısından bahsediyorum.Aslında 12 kişiden ibaret olmayan devlerimizin yaşattığı 4 sn lik mucizeden...17bin kişinin nefesini tutarak izlediği Kerem'in son bombasından...Ve tarihe geçecek bir olayın içinde olmam,aynı havayı soluyor olmamdan...


Çılgın galibiyetin içinde pekçok burukluk olmasına rağmen insan herşeye kulağını tıkayıp,görmezden gelip-tabiri caizse 3 maymun u oynayıp-zafere odaklanmak istiyor.


Bayram tatilim bu coşkuyla geçti.İlk gün sabahtan bir süre burnumun direği sızladı eski bayram alışkanlıklarımdan dolayı.Dün akşamki zafer herşeyi unutturdu.


İki saat sonraki final maçının rehaveti hakimse eğer bendeki gibi takımda da keyifli bir show çıkar diye düşünüyorum.Yenilsek de yenilmesek de 2.liğin garanti olması bile bizi 1-0 öne çıkarır.Kaybetme korkusu olmadan oynanan bir maç ...Düşüncesi bile güzel.
Kaybetme korkusundan bahsetmek isterim bir ara...


REY !

Anneannem rey derdi de,biz de hiç yadırgamazdık kimse öyle demediği halde.


Her insanın ömründe tarihte yer edinmiş,kayda geçmiş bir dönem sonra da çarpıtılmış,saptırılmış sonrakilere farklı anlatılmış olaylar vardır muhakkak.Benim hayatımın da içinden geçtiği iki olay var bugün...

Siyasi olaylardan bahsetmekten hoşlanmıyorum.Zira herkes-kendince haklı sebeplerle-bir görüşü benimsiyor.Holigan bir tavırla benim düşündüğümü düşünmeyeni sevmem havalarından da hoşlanmıyorum.Bu kez bahsetmek istiyorum ki farkındalığım arttıkça hassasiyetim de artıyor.
Aylardır (belki bana çok uzun gelmiştir) gündemi meşgul eden yeni anayasa tasarısının tasası beni de sardı haliyle.Anayasa değişikliğinden ziyade,etrafta olup bitenler daha da endişe vericiydi.

Muhtelif yerlere konuşlanmış EVET-HAYIR otobüslerinden ne dediği anlaşılmayan gürültülü anons ve müzikler yayınlanıyordu.Neyse ki bugün itibari ile kurtulmuş olduk.
Sonuçlar henüz belli değil,sandıklar kapandı..(bunları birgün hatırlamak isteyebilirim)

Aslında anlatmak istediğim bu değildi.Dün geceki rüyamdan..Bir türlü oyumu kullanamayışımdan bahsedecektim.Bir seçmen kağıdımı unuttum,bir kimliğimi bulamadım.Bir seferinde oy kullanabilmem için bankaya para yatırmam gerektiğini söylediler.Bugün tatil heryer kapalı diyorum.Önceden yatırmalıydınız diyorlar.Böyle şey olmaz diye bağrınıyorum.İsyanlardayım.Ne yapıp yapıp oy kullanmalıyım.Kısa fasılalarla ve her seferinde farklı bir nedenle bir türlü oy kullanamayışımın stresiyle uyandım.

Gitmeden teçhizatı kontrol ettim birkez daha.Asayiş berkemal..Kimliğimi boynuma astım ki kuyruk varsa nöbete yetişicem deyip sıyrılıcam.Neyse ki fazla kimse yoktu.İyiki de yoktu gerginliğimden herhangi birine çatabilirdim.Nitekim de öyle oldu.Patavatsız bir sandık memuruna tısladım.Tercih tercih tercih tercih.Sayfanın malum bölümüne mühürü birkaçkez bastım ki saylamamazlık yapmasınlar diye :) Sandığa zarfı tam atacakken üç görevliden bayan olanı ''sizin mahalle nerede oluyor dedi'' sorusuna cevap verirken zarf elimde sandığa atmak üzere tutuyordum ki diğer görevli ''hanfendi oyunuzu atın sonra muhabbet edersiniz'' dedi.''muhabbet etme niyetinde değilim'' deyip öldürücü bir bakış fırlattım.
İş bitirteceği zaman elpençe divan olup,yetki verildiğinde hep orada olacağını zanneden tiplerden.Annem bunlara ''noldum budalası'' der.
Hızla çıkıp öfkemi dağıtmış,okuldan çıkmak üzereyken kısa ve can alıcı bir diyaloğa rastladım.Benim arkamdan çıkan oyunu kullanmış bir seçmenle dışarıdan gelen arkadaşının diyaloğu:

** Yanlışlıkla hayır mayır demedin di mi ?
**Yok ya,Allah belasını versin onların !
Hey gidi yurdum insanı..Referandumu bir meydan muharebesine döndüren siyasiler! Kemal sempatizanlığı,tayyip sempatizanlığı değil ki bu ! Neyi neden yaptığını haliyle bilmeyen insanlara aylardır 12 maddenin (özellikle içinde iki maddesinin) ne manaya geldiğini açıklamak yerine bangır bangır otobüs megafonlarından türkü çalan zihniyete yazıklar olsun.
Bir bela bir müsibet sözkonusu olacak elbet,onlara bunlara değil hepimize hem de !

7 Eylül 2010 Salı

GÜDÜ


Bir aydır yaz_a_madığım halde bugün koşarak canhıraş geldim sana blog.Belki de bu süre zarfında kendimden derinimden kaçtığım için olsa gerek..

Derinlere indikçe ve gerçek anlamda düşünmeye kafa yormaya başladıkça yine yeniden yüzleştiğim kişi kendim oldum.

Bir süredir yapmadığım şeylerden (şey denenden de bahsetmek gerek)biri de başımın dönmesini isteyerek derin derin çekerek sigara içme isteği.

Şey dediğim adını koyamayıp adlandırmak istediklerimin temelinde aslında ''güdü' denen sanal,farazi birtakım kesinlikler olması.Tezatın böylesi,bundan ötesi de yoktur,ama öyle!

Hem adın gibi emin olunan hem de iş tarif etmeye gelince elle tutulur yanı olmayan nesneden çok öznel yanının ağır bastıkları.Güdüler...

İçgüdü de bunlardan biri ve yegane yönlendireni duygular.''Şey''ler konuşulmaya açıklanmaya çalışılmaya başlandıkça dolanırsın da dolarsın da..

İktisadi bir terimden yola çıkarak içselliklerin dışsallaştırması olarak adlandırıyorum ben bunu.

Güdülerin dürtülerin gazına gelmesi!

Güdü sahibi olanların hıncahınç yaşayıp,bundan bihaber olanların heyhat ! sığlarda dolaştığı.
Pire değildir işte yorganı yaktıran.

Bir insanın beni böyle yordurduğuna mı içerlemeliyim,meydan okuyamayışıma acımalı mı,yoksa yine süreci ve olabilecekleri de içine alan geniş bir çerçeveyi içerecek kadar yukarıdan bakıp saygı mı duymalıyım olması gerek'enlere ?
Hezeyanın adı da tanımı da budur...